Buz Heykel Sergisi
Başlangıcı 1960’lı yıllara dayanan ve o dönemde toplumda Sanayi devrimi ile gelişen teknolojik ilerlemelerin yaratmış olduğu çevre tahribatının farkındalığının belirdiği bir dönemde sanatçılarda çevre sorunlarına eğilmişlerdir. Bu dönemde sanatta başlayan çevre duyarlılığı ekolojik sanat olarak ortaya çıkmıştır Sanatçılar, doğanın kendine ait malzemelerini kullanarak doğa içinde eserler üretmeye başlamışlar ve bu da doğa ile insan arasındaki ilişkinin sanat üzerinden yeniden şekillenmesine olanak sağlamıştır. Bu yaklaşım, ekolojik sanatın doğayı iyileştirici ve koruyucu bir bakış açısıyla ele almasını sağlamış, hem sanat eserlerinin çevresel etkilerini azaltmış hem de insan-doğa ilişkisine yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu dönemde ekolojik sanat, hem sanatsal bir ifade biçimi hem de çevresel aktivizmin bir parçası olarak ön plana çıkmıştır. O süreçten bu güne bir çok sanatçı çevreyle ilgili farklı sanatsal çalışmalar yapmaktadırlar. Sanatçıların gerçeklekleştirdikleri projeler, tahrip edilmiş alanların onarımı, çevresel konulara kalıcı çözümler bulma, toplumu eğitme, toplumsal bilinç uyandırma ve teknolojinin etkilerine karşı doğanın görünürlüğünü ve değerini vurgulama amacını taşır. Sanatçıların bu amaçları, sorunlara kesin çözümler bulmak olmasa da, genellikle toplumu çevresel konular hakkında düşünmeye teşvik etme noktasın da önemlidir. Bu, toplumda çevresel konulara karşı daha derin bir bilinç uyandırırken, aynı zamanda çevre dostu uygulamalar ve çözümler üzerine yenilikçi fikirler ve yaklaşımlar üretilmesini teşvik eder. Bu anlamda etkisini oldukça fazla yaşadığımız şu günlerde küresel ısınmadan kaynaklı aşırı hava sıcaklıklarındaki artışa ek olarak, ormanların, sulak alanların, çayırların ve diğer doğal yaşam alanlarının tahribi veya dönüştürülmesi, birçok türün yok olmasına veya sayılarının azalmasına neden olmaktadır. Biyoçeşitliliğin sürdürülebilirliği üzerinde olumsuz etkiler yaratmakmaktadır. Ekosistemlerdeki çeşitlilik, birbirinden farklı canlı ve cansız organizmaların yapısına bağlıdır. Ekosistemlerdeki bu çeşitlilik, ekolojilerin daha dayanıklı ve kalıcı olmasını sağlar. Bir ekosistemde bir türün yok olması veya ekosistemdeki dengenin zarar görmesi, diğer türler ve ekosistemler üzerindeki olumsuz etkilere yol açar. Bu nedenle bitkiler, ekosistemlerin çeşitli yapısını oluşturan temel unsurlardır. Farklı bitki türleri, ekosistemlerin içinde genetik, tür ve ekosistem çeşitliliğini artırır. Bu çeşitlilik, ekosistemlerin daha esnek ve dayanıklı olmasını sağlar ve hareket değişikliklerine karşı daha iyi uyum sağlayabilirler. Ayrıca Bitkiler, diğer canlı organizmalar için barınma ve yaşam alanı sağlarlar. Ormanlar, çayırlar, sulak alanlar gibi farklı bitki örtüleri, çeşitli bir çok hayvan ve diğer organizmalar için uygun yaşam alanları oluşturur. Bitkilerin ekosistemde bu anlamda yeri oldukça değerlidir. Bitkilerin yok olması, ekolojik dengenin ve insan sağlığı için ciddi sonuçlar doğuran bir sorun olarak gözükmektedir. Oluşturulan serginin konusu da bitki çeşitliliğinin korunmasına dair bir farkındalık yaratmak amacıyla oluşturulmuştur. Sergi, Atatürk Üniversitesi çevresinde yetişen çeşitli bitki ve çiçeklerin buz kalıpların içerisine yerleştirilerek dondurulması ile oluşturulmuştur. Burada bu bitkilerin dondurulma amacı nasıl ki çok eski zamanlarda oluşan buzulların içerisinde saklı kalmış o zamana dair bazı kalıntıların bizlere ışık tuttuğu gibi, bu buz kütlelerinin içerisindeki bitkilerde yok olmaları durumunda geleceğe bir bitki belgesi niteliği taşımaktadır. Atatürk Üniversitesi Heykel Ana Sanat Dalı Sanatta Yeterlilik Öğrencisi Yıldız ÖZER